Türkiye'nin köklü zanaat kültürlerinden biri olan kalıp işçiliği, azalan ustalık mirasını korumakta büyük zorluklarla karşı karşıya. Ancak Tire'de 64 yıldır bu mesleği sürdüren Hasan Usta, "Elle yapan başka usta yok" diyerek hem göz alıcı eserler üretiyor hem de kalıp işçiliğinin geleceği için umut verici bir örnek teşkil ediyor. Tire'nin tarihi dokusunda büyüyen ve bu sanatı ailesinin geleneğinden devralarak yaşatan Hasan Usta, genç nesillere ilham vermeye devam ediyor.
Hasan Usta, 1959 yılında Tire'de doğdu. Küçük yaşlardan itibaren babasıyla birlikte atölyede çalışmaya başladı. Ustalığı keskin bir gözlem ve sabırla şekillenen bu süreç, onu yalnızca yerel değil, ulusal ölçekte de tanınan bir zanaatkar haline getirdi. Eserleri, geleneksel motiflerle modern tasarım anlayışını birleştirerek, müze koleksiyonlarına bile girecek kadar değerli. "Herkese hitap eden bir sanat yapmamız mümkün değil, ancak ben kendi damarımda taşıdığım kültürü yansıtıyorum" diyerek sanatındaki kişisel dokunuşun önemini vurguluyor.
Usta ayrıca, işçiliğin yalnızca fiziksel bir beceri olmadığını, aynı zamanda ruhun da bir parçası olduğunu düşünüyor. "Her parça, onun yapılış aşamasındaki ruh halimi temsil ediyor" diyor. Yıllar içerisinde yüzlerce kalıp tasarlayan Hasan Usta, her bir eserinin ardında bir hikaye yattığını belirtmesi, onu diğer ustalardan ayırıyor. Eserlerinin her birinde kalıpçılığın zorluklarını ve inceliklerini görebilmek mümkün.
Hasan Usta, yalnızca bir sanatçı değil, aynı zamanda bir öğretici. Gençlere zanaatkarlık ruhunu aşılamak için çeşitli atölyeler düzenliyor. “Beni sadece izlemelerini istemiyorum, aynı zamanda yapmayı da öğrenmelerini sağlamak için buradayım” diyerek genç neslin el becerilerini geliştirmesine yardımcı olmaya çalışıyor. Tire’nin yerel okulları ile iş birliği yaparak düzenlediği etkinliklerde, kalıpçılığın tüm inceliklerini öğrencilere aktararak geleceğin sanatçılarını yetiştiriyor.
Ustalık sürecinin sadece teknik bilgilerden ibaret olmadığını belirten Hasan Usta, aynı zamanda bir işin arkasındaki kültürel mirası da aktarmak gerektiğini savunuyor. “Her kalıbın on yıllar içinde nasıl bir evrim geçirdiğini anlatmalıyız. Bu bilgi, gençlerin bağ kurmalarına yardımcı olur” ifadelerinde bulunuyor. Tireli Hasan Usta'nın bu yaklaşımı, yaşadığı şehrin tarihi ve kültürel dokusunu geleceğe taşımak adına önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Hasan Usta'nın hikayesi, sadece el sanatlarına olan tutkusunu değil, aynı zamanda geçmişten geleceğe uzanan köprüleri de temsil ediyor. Yıllar boyunca ürettiği eserler, kalıpçılığın inceliklerini yansıtırken, aynı zamanda geleceğin ustalarına da ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Tireli Usta, hayatının her anında bu sanatın güzelliklerini yaşatmaya ve başkalarına öğretmeye kararlı. Onun hikayesi, hem bir mesleğin ne kadar değerli olduğunu kanıtlıyor hem de bir insanın tutkusu ile nasıl iz bıraktığını gözler önüne seriyor.