Gazze, son yıllarda çatışmaların ve trajedilerin merkez üssü haline gelmiş durumda. Bu çatışmalarda en çok kaybedenler arasında, savaşların gerçek yüzünü gözler önüne seren cesur gazeteciler de yer alıyor. Bu duruma en güzel örneklerden biri, yaşamı boyunca adalet ve gerçeği arayan foto muhabiri Fatma. "Öleceksem gürültülü bir ölüm olsun" diyerek hayata meydan okuyan Fatma, savaşın acı yüzünü derin bir şekilde hissetmiş ve bunu kameralarına yansıtmıştır.
Fatma, Gazze’de doğup büyüyen genç bir foto muhabiri olarak, yaşamına adadığı mesleğiyle birçok insana ilham vermiştir. 30’lu yaşlarının başındayken, genç yaşında gazetecilik kariyerine başlamış ve kısa sürede bölgedeki en prestijli medya kuruluşlarından biri için çalışmaya başlamıştır. Görüntülemiş olduğu sahneler, izleyicilere savaşın gerçekliğini ve sıradan insanların yaşadığı çileyi gösterme açısından büyük bir öneme sahiptir. Fatma’nın fotoğrafları, sadece birer görsel değil; aynı zamanda birer tanıklık belgesidir.
Gazze’nin karanlık sokaklarında, yaşam mücadelesi veren çocuklar, yıkık evler ve hüzün içinde yaşamaya çalışan ailelerle dolu bir çevrede büyümüş ve bu gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalmıştır. Savaş ortamında, her geçen gün yeni kayıplar verdikçe Fatma, mesleğini ve görevini daha da derin bir tutku ile sürdürmüştür. Kendisi için fotoğraf, sadece bir iş değil, mücadele ve insanlık adına bir ses olma aracıydı. Her fotoğrafında aslında bir hikaye, bir fısıldayış, bir mücadele vardı.
Fatma’nın son dönemdeki çalışmaları, onun yalnızca bir foto muhabiri olarak değil, aynı zamanda bir aktivist olarak da kimliğini pekiştirmiştir. Savaşın her iki tarafında da yaşanan insanlık halleri, Fatma’nın kareleriyle ölümsüzleşirken, bu trajik olaylardan insanların hayatta kalma hikayeleri, fotoğraflarında hayat bulmuştur. Ne yazık ki, bu cesur kadın, 2023 yılında Gazze’de meydana gelen bir hava saldırısında hayatını kaybetti. Ölümü, hem ailesi hem de meslektaşları üzerinde derin bir etki bıraktı.
“Öleceksem gürültülü bir ölüm olsun” sözü, Fatma’nın hayatına ve yaşam tarzına dair tüm duygularını özetler nitelikteydi. Sadece bir hikaye anlatıcısı olmakla kalmayıp, aynı zamanda savaşın sesini duyuran bir neferdi. Görüş alanını daraltan kurumsal baskılarla karşılaşırken bile, hayatı ve ölüme karşı nasıl bir cesaret ve kararlılık sergilediğini herkese gösterdi. Fatma, ölümünden sonra ardında bıraktığı fotoğraflarla ve tanıklıklarıyla, savaşın gerçek yüzünü gösteren bir parantez açmaya devam ediyor.
Onun öyküsü, Gazze’nin savaş alanındaki kadınların ve tüm gazetecilerin mücadelesini, cesaretini ve azmini simgeliyor. Fatma’nın arkada bıraktığı eserler, sadece onun yaşam mücadelesini değil, aynı zamanda yarını bekleyen milyonlarca insanın hikayelerini de barındırıyor. Gazeteci ve fotoğrafçı olarak yaptığı bu çalışmalar, gelecekte de unutulmayacak birer miras olarak yaşamaya devam edecek. Kendi hikayesinin bir yıldızı olarak, Fatma’nın sesi, her zaman var olacak ve gürültülü sesi, insanların kalplerinde yankılanacaktır. Gazze’deki kahramanların hikayeleri, unutulmayacak ve asla kaybolmayacaktır.
Fatma, savaşın ve acının ortasında cesur bir yürek ve keskin bir gözle tanıklık etmiştir. Gazze’nin karanlık günlerini aydınlatan ışık, onun ardında bıraktığı fotoğraflarda saklı. Fatma’nın hikayesi ve onu anlatan görüntüler, dünya genelinde daha fazla insanın yaşadığı gerçeklerle yüzleşmesini sağlayacak. Adalet arayışı ve insanlık onuru için verilen mücadelelerin önemini ifade eden bu yazı, onun ardında bıraktığı mirasa bir selam niteliğindedir. Ölecekse bir gürültüyle, ama hatırlanarak ve unutturulmayarak…