Sanat, insanların düşüncelerini ve duygularını ifade etmenin en etkili yollarından biri olarak kabul edilmektedir. Bugün, özellikle sosyal medya ile birlikte pek çok sanatçı, sıradışı yeteneklerini sergileyerek geniş kitlelere ulaşma imkanı buluyor. Bu yazıda tanıtacağımız sanatçı, yalnızca üç günde yaptığı eserlerle dikkatleri üzerine çekiyor. Gösterdiği ustalık ve yaratıcılık, eserlerinin tarihi eserlerle karıştırılmasına sebep olabiliyor! Fakat onun asıl hedefi, bu eserleri satmak değil; sanatı ve yaratıcılığı yaygınlaştırmak.
“Sanat, bir duygunun kağıda dökülmesidir,” diyen sanatçımız, stüdyosunda geçirdiği yoğun bir sürecin ardından ortaya harika eserler çıkarıyor. Kendi yarattığı tekniklerle, hem geleneksel hem de modern sanat unsurlarını bir araya getiren sanatçı, bu sürecin çok fazla düşünce ve duygu içerdiğini belirtiyor. Üç günlük bir süreçte, yalnızca birkaç malzeme kullanarak, parmakla gösterilecek şekilde detaylı ve nefes kesici eserler yaratıyor. Eserlerinin bu denli hızlı bir süreçte ortaya çıkması, onun yeteneği kadar hangi malzemeleri kullandığına bağlı. Doğaya saygılı ve geri dönüşüme dayalı malzemelerle çalışarak, ekolojik bir sanat anlayışını savunuyor.
Sanatçının eserleri, her biri bir diğerinden farklı tưởnging, özgün teknikler ve zengin renk paletleri ile hayata geçiriliyor. İlk aşamada, sanatçı mevcut malzeme ve objeleri inceliyor ve hangi parçaların onun sanatsal ifadesine en uygun olacağına karar veriyor. Sonrasında, birkaç gün süren bir yoğun çalışma ile bu malzemeleri muazzam birer esere dönüştürüyor. Yaratım süreci, bazen bir tablo, bazen de heykel olarak karşımıza çıkıyor. Buradaki en ilginç detay ise, bu eserlerin görenlerin gözünde tarihi birer değer taşıması. Pek çok izleyici, bu eserlerin zamanında yapılmış gibi görünmesinin büyüsünden etkileniyor ve tarihi bir hazinenin parçası olduğunu düşünmeden edemiyor.
Ancak sanatçımız, üretim sürecinin ardındaki motivasyonu yalnızca eserlerini satmak olarak görmüyor. “Ben bu eserleri bir yatırım aracı olarak görmüyorum. Sanat, benim için bir ifade biçimi, bir yolculuk. Bu eserler insanların hayatlarına dokunsun, duygularını harekete geçirsin istiyorum,” diyor. Kendi yaşam felsefesi ve sanatı birleştiren sanatçının, bu eserlerle sunduğu deneyim asıl değer taşıyan şey olarak öne çıkıyor.
Eserlerini sergilemek üzere düzenlediği etkinlikler de oldukça ilginç. Yerel sanatseverlerin katılımını teşvik etmek amacıyla, sanatçı bu etkinliklerde eserlerini tanıtırken, aynı zamanda katılımcılarla da etkileşime geçiyor. Sanatı sadece izlemekle kalmayıp, izleyicilerin de sürece dahil olmasını sağlıyor. Gerçek bir sanatçı, toplumla bütünleşmeyi hedefliyor ve eserlerini sadece duvarlar arasında sıkışmış bir edim olarak düşünmüyor.
Sonuç olarak, henüz üç günde hayata geçirilmiş bu eserler, yalnızca birer sanat nesnesi olmanın ötesinde, bir duygu ve düşünce dünyasını da beraberinde taşıyor. Katılımcılar, onu izlemekle kalmayıp yaşamakta da özgür! Bu nedenle sanatçı, eserlerini satmayı düşünmüyor ve onları hayatı boyunca korumayı, paylaşmayı, yaymayı hedefliyor. Sanat, onun için bir amaç, bir tutku ve en önemlisi bir yaşam biçimi. Şu an için tüm bu eserlerle ilgili planları, sadece izleyicilere duygusal bir deneyim sunmak ve sanatın kapılarını ardına kadar açmak üzerine kurulu.